09.01.2024
“Başka Sinema” ilginç bir şey yapmış. Yakın zamanlardaki kültleşmiş filmleri tekrar gösterime sokmuş. Park Chan-Wook ustanın ‘’Oldboy’’ filmi de bunlardan biri. İntikam üzerine yapılmış en sıra dışı film desem abartılı olmaz. İntikam filmin tamamına hakim ve filmi sürükleyici kılan şey ise ‘neden’ sorusu. Sıradan biri, ergenlik döneminde lisede bir dedikodu yapar. Bu dedikodu toplumsal kabullere yaslanan ve hedefindekinin toplumsal linçe maruz kalmasına neden olan, sonrasında da intiharına neden olan bir durum. Zaman sıradan insanlar için çoğu şeyi çözer. Aslında rutine boyun eğer insan ve dikkatini rutinin yaşamı dağıtıcı etkisi ile sorunları unutur. Filmdeki zarar gören ve sevgilisinin ölümü ile büyük bir travma yaşayan, bu acı ile de yaşamaya devam eden karakter ise ne rutinin bu etkisine girer ne de bu acıyı unutur. Unutulmayan acı insanı ‘toplum dışı bir ucubeye’ dönüştürür. Genelde bizim filmlerimizde, kültürel yapımızdan da kaynaklanan nedenlerle benzer karakterler arabesk bir tavırla ‘pespaye bir ucubeye’ dönüşür. Alkolik olur, berduş biri haline dönüşür vs… Ancak mevzu Kore’de geçiyor. Yani hızlandırılmış kapitalizm sürecinden geçen, gerçekçi bir toplumda. Hal böyle olunca da karakterimiz toplumsal kabullerin dışına çıktığı ve varlığının özü haline gelen duruma karşı yapılan bu saldırıyı ve sonuçlarını ‘öylesine’ bir durum olarak da kabul etmez, sineye çekip bizdeki karakterler gibi boyun da eğmez. Savaşılacaksa da en üst perdeden ve akılla savaşılmalı. Çünkü kendisine yapılan yanlış somuttur ve cevabı da somut olmalıdır. Arabesk bir tavırla kadere, tanrıya havale edilecek bir mesele ya da toplumsal acınma talebi içeren bir eziklik içerisinde kalmaz.
Zaman burada yanlış yapılan, acı çeken için hazırlık ve mücadele ile geçmiştir. Çünkü yara hala kanamaktadır, iyileşmemiştir. Yanlışı ‘öylesine’ yapan ise toplum ile uyumlu, rutin hayatına devam etmektedir. Unutmuştur, yoluna devam etmiştir.
Filmin başlangıcı da zaten arkadaşı ile karakterimizin sarhoşken karakola düşmeleri ile başlar. Taşkınlık yapınca arkadaşı onu dışarı çıkarır ve polisten özür dileyerek sorunu çözer. Dışarı çıkınca arkadaşını bulamaz. Ve geri kalan 10 yıl boyunca da kimse göremez. Sanki yer yarılmış da karakterimiz içine girmiştir. Bu süre boyunca bir odaya hapsedilmiş, tüm ihtiyaçları karşılanmış ancak asla bir tv programını izlemesine izin verilmesi dışında hiçbir iletişime izin verilmemiştir. Sonra bir gün dışarı çıkmasına izin verilir. Aklında tek soru vardır, neden?
Bizdeki plansız plana sadık kalanlar gibi değildir elbette burada planı yapan. Karakterimizin nedeni bulacağı şekilde ipuçları ile yönlendirir. Tüm bunları yaparken de planın en önemli kısmı olan ‘yaşattığı acının aynısını yaşatma’ durumunu da oluşturmuştur, intikam alan. Filmle uyumlu güzel müzikler, başarılı oyunculuklar ve sürekli beslenen merak duygusu ile destansı bir intikam öyküsü seyir ederiz.
Filmin finali intikam ile yetinmez, insan şartların etkisi farklılaştırılıp yeni bir gerçeklik ile kurgulandığında ‘yeni bakış açısı’ kazanabilir mi? Toplumla çatışmayı asla istemeyen biri bile çatışabilir, yeni gerçekliği şartlar belirler.
Filmi kaçıncı kez izledim, hatırlamıyorum. Her defasında ayrı bir tat alıyorum. Bireyin gücü, şartların dönüştürücü etkisi vs. Film sinema tarihinde kilometre taşlarından biri.
Şartlar insanı nasıl da şekillendiriyor, görünmeyeni görünür kılıp, başka yönlerini de düşünülmesini sağlıyor. Ve insan yeni şartların gerçekliğine, içselleştirdiği bir değerler kavramı yoksa hemen nasıl da uyum sağlıyor.
İşte günümüzde kendini muhafazakar sananların düştüğü histerik hallere bakın. İktidar ellerinde olmasına rağmen sanki muhalefetteymişler gibi sessiz yürüyüşler, garip tepkiler ortaya koyuyorlar. Hani bir dizi vardı ‘’Shamelless’’ diye. Kadın arabayı kullanıyor ve adamla tartışıyorlar, sonra da arabayı kenara çek diye bağırıyor. Adam da ‘manyak arabayı sen kullanıyorsun zaten’ der. Tam da günümüzde yaşadığımız şey bu değil mi? Gazze ile ilgili resmi olarak ticaretin durdurulması, diplomatik olarak BM’ye vs bir yazışma yapılamıyor. Ancak varsa yoksa kitlenin gazını almak için manipülatif bol ses çıkaran ancak gerçek dünyada bir şeyi değiştirmeyen eylemlerden ibaret bir davranış modeli. Kitle artık iktidarın ne anlama geldiğini bilmiyor. İktidar kendini her türlü olumsuzluktan sorumlu olmayan bir kutsiyete bürümüş konumda. İktidardan bir şeyler yapmasının talep edilmesi kadar doğal bir şey yoktur. Ancak kitle sadece algısının tatmin edilmesi ile yetiniyor. Sonuç Gazze’de çocuklar ölüyor, İsrail hükümetini zora sokmayan eylemler yapılıyor. Katliam devam ediyor, buna bir şey yapamayanlar ise daha da itibar kazanıyor. Bu gerçeklikten sapma emin olun hayra alamet değil. Dünya çok değişiyor ve biz olduğumuz yerde bile kalamıyoruz. Algı yöneterek gidilecek yer bir felaketten ibaret ve biz o felakete yakın zamanlarda yaşıyoruz.