15.05.2022
Matematik klasik anlamda bir bilim olarak kabul edilmez. Daha çok bir yöntemdir. Soyut kavramlarla somut dünyayı açıklanmasına katkı sağlar. Belki de en önemli özelliği kurallarının genelliğidir. 2+2 her zaman 4 eder. Benzer olarak, sosyal alanlardan hukukta da bu durum söz konusudur. Yani kural herkes için geçerlidir. Danıştay, Yargıtay gibi üst hukuk mercilerinin farklı hukuk sonuçlarını mevcut kurallar çerçevesinde yeniden değerlendirmeleri ile “Emsal kararlar” oluşur ve bunlar da bağlayıcıdır.
7-8 yıl önce yaptığı sosyal medya paylaşımı yüzünden biri hapse girecekse benzer durumdaki pek çok insan da aynı cezaya maruz kalmalı! Kalmazsa ne olur? Bu ceza verilen insan bir istisnadan çok hukukun üstünde biri haline dönüşür ki bence bu, devletin manevi varlığına hakarettir. Sonuçta kime devletin kurallarının dışında olumlu ya da olumsuz bir şekilde muamele edilebilir ki? Bu illa şahsın lehine olmak zorunda değil, bu olayda olduğu gibi aleyhine bile olsa şekil olarak hukuk sistemi bir şahsı bu yolla da olsa muhatap almaktadır ki bu kabul edilemez!
Diğer taraftan matematik örneğine dönersek 2+2’nin bazen 5 ya da 3 kabul edilmesi gibi bir saçmalıktır bu! Bu tür bir istisnai saçmalığın da sisteme olan güveni sarsacağı da açıktır. Modern toplumda bireyler pek çok haklarından vazgeçerek “toplumsal sözleşmeye” dahil olmaktadır. Sisteme güvenin sarsıldığı yerde sistem diye bir şey kalır mı?
Bu sorunun cevabını Heinrich Von Klesit ilk kez 1810 yılında yayınlanan “Michael Kolhaas” adlı eserinde tartışmıştır. Arnaud Des Pallieres 2014 yılında aynı isimle sinemaya uyarlamıştır. Filmin bizde “Adalet İçin” adı ile gösterime girmesi de manidardır. Mads Mikkelsen oyunculuğu ile filmi daha da vurucu bir noktaya taşımıştı. Filmin konusu ise bir at tüccarının uzun yıllardır atlarını satmak için pazara götürdüğü yolu, bir asilzadenin özel mülkü olduğunu iddia etmesi ve bu yolu kullanması karşılığında fahiş ücret talep etmesi ile başlayan bir hukuk mücadelesini anlatır. Kolhaas, tamamen sistemin hukuk kurallarına uyarak mücadele ederken, asilzade ise bu duruma zorbalıkla karşılık verir. Neticede Kolhaas’ın sisteme güveni kalmaz ve isyan eder. Film bir nevi fertler arasında sisteme güvenin sarsılmasının toplumsal bütünlüğü, birliği nasıl temellerinden dinamitlediğini anlatmakta. Kaldı ki 1500’lerin Almanyası’nda yani Krallık dönemlerinde bile insanlar kuralların herkese eşit uygulanmasını talep etmekte. Aradan 500 yıl geçmiş, insanlık Fransız Devrimi gibi bir eşiği atlamış, bizler Cumhuriyet ışığı ile aydınlanmışız… Ve hala bu hikaye bizim gündelik yaşamımızı anlatır nitelikte! Bu toplumsal olarak bizim için büyük bir utançtır. İşte esas gericilikte budur. Gericilik: Giyilen elbise, insanların inançları değil, toplumu günümüz dünyasının kazanımlarından koparıp 500 yıl öncesinin Ali Kıran baş kesen kurallarına mahkum etmektir. İnsan yapımı saçma uygulamaların eleştirildiğinde ise delikanlı gibi ortaya çıkmak yerine yaptığın ahlaksızlıklardan kurtulabilmek için Tanrının arkasına sığınmak ne zavallı bir durumdur. Ha Muaviye’nin Kuran sayfalarını mızraklara geçirip, rezilliğini örtmeye çalışması ha bu zavallılıklar! Benzer şeyler değil mi? Şiir okudu diye hapse girenlerin gücü eline geçirdiği bir sistemde paylaşımlardan dolayı insanların hapse girmesi çok manidar değil midir?
Geçenler de iktidardan kopan bir parçanın lideri YÖK’ü kaldıracağız diye “özgürlükçü” bir açıklama yaptı. Bir parça hafızası olan her insanımız gibi ben de gülümsedim. Çünkü mevcut iktidarın ilk zamanlarındaki bir vaadi bu. Ama gelin görün ki gelinen noktada değil YÖK’ü kaldırmak 12 Eylül darbecilerinin YÖK’üne bile toplumu razı edecek bir noktaya getirdiler üniversiteleri. İşin ilginci bu insanlar tüm yaşananlarda payları olmalarına rağmen çekinmeden bu sözleri sarf edebiliyorlar! Üstelik yeni bir sözmüş gibi. Peki neden? Bence en önemli neden insanlar aleni bir şekilde bu kadar adaletsizliğin, saçmalığın yapıldığı ve yaşandığı bir toplumu ciddiye almıyorlar. ‘Ne yapsak olur’ rahatlığı ile sahipsiz köyde geziyorlar. Dostunuz değilim ama bu zihniyetlere sahip olanlara yine de bir şeyi hatırlatmak isterim. Bu toplum hiç umulmadık zamanlarda yaptığı çıkışlar ile bilinir. Çanakkale savaşı da bunun kanıtıdır!