26.09.2021
‘Korkunç Bir Film’ adı ile 2000’lerin başında bir film serisi vardı. ‘6. His’, ‘Çığlık’, ‘İşaretler’, ‘Geçen Yaz Ne Yaptığını Biliyorum’ gibi gişede başarılı olmuş pek çok korku-gerilim filmini tiye alan bir komedi film serisi idi. İyi de iş yaptı, yoksa neden beş tane çekilsin? Serinin 2. Bölümünde ‘O’ filmindeki palyaçoya bir gönderme yapılır. Siyahi kardeşimiz gece vakti yatağında erotik dergiye bakarak kültürünü artırmaktadır. Tam bu hedefe kilitlenmiş, odaklanmış siyahi kardeşimizin huzurunu yatağın altından gelen ses ve gürültü bozar. Bir bakar ki bir palyaço. Onu yatağın altına, farklı dünyalara çağırmaktadır. Ancak siyahi kardeşimiz zaten hedefe odaklanmıştır. O kadar ki bu sıra dışı durumu bile önemsemez hatta odaklandığı konuya malzeme yapar.
O yıllarda pek çok genç, Anadolu’dan kopup Dersaadet’e yani İstanbul’a üniversite öğrencisi olarak geldiğinde bu siyahi genç kadar olmasa da farklı hayallerle gelmişti. En basitinden küçük şehirden ve sıkışmışlıktan kurtulup, özgürce yaşamak isteği vardı. Hoş yine Türkiye'deydiler! Yani politik iklim her zaman olduğu gibi huzursuzdu. Birey olmak, az çok kendisini bulmak için maceralara atılmayı düşünürken, boktan bir ortama düşmüşlerdi. 28 Şubat'a giden süreç yıllarıydı. Ebeveynleri ile kayıt yaptırmaya gelmişlerdi. Anadolu’dan gelenler ilk olarak hemşehrilerinin yanına gelirler. Bir arkadaş da öyle yapmıştı. Memlektinden birinin Aksaray’da oteli varmış, orada kalmışlar babası ile. 18 yaşında, İstanbul’a ilk kez gelmiş ve gördükleri inanılmazmış. Bavul ticareti zamanı olduğunu hatırlatmak isterim, şimdiki nesil Suriyeli göçmenleri ilk sanırlar ancak o zamanlar Ruslar vardı. Yeltsin’in dağıttığı SSCB sonrası ticaretten fuhuşa pek çok amaçla yaşamak için mücadele eden Ruslar vardı, İstanbul’da. Arkadaşın da hemşehri ayağına Aksaray’da kaldığını tekrar hatırlatmak isterim. Bu durumların merkezinde yani hormonlar, gençlik, macera hevesi, özgürlük hayalleri ile sabah kayıt yaptırmaya gitmişler. Az önce anlattığım odaklandığı konular sürekli kafasında ama kayıt sırasında Korkunç Bir Film serisindeki palyaço misali ‘Arkadaşı yatağın altında farklı dünyalar var’ diye çağıran Fetullahçı bir ekip hemen onlara yanaşmış. Yardım edelim, burs verelim vs vs. Arkadaş ‘teşekkürler gerek yok’ deyince babasına yoğunlaşmaya başlamışlar, ‘Amca yurdumuz var üstelik ücretsiz, İstanbul malum çocukların ahlakını bozar, biz neler gördük vs vs. Ayrıca bursta veriyoruz.’ Babası zaten daha tercihler sırasında İstanbul’u yazmasına kesin karşı çıkmış. Kazanınca da bölüm iyi olduğu için razı olmuş. Dini bütün, eli yüzü düzgün bu gençleri görünce ‘olabilir’ demiş. Arkadaş birebir kalsak elemanların ne olduğunu söyleyeceğim babama ama Fetullahçı gençler de bunun farkında nefes aldırmıyorlar diye anlatıyor, gülerek. Neyse bunların mekanlarına gitmişler. Allah’tan öncesinde bir form doldurmaları gerektiğini söylenmiş. Çeşitli sorulardan oluşan bir form! Size ilham veren liderler, insanlar kimlerdir gibi sorular varmış. Aha demiş arkadaş filmdeki siyahi genç misali düştün elime palyaço demiş ve yazmış Atatürk, Karl Marx vs. Adamlar forma bakmış, arkadaşa bakmışlar, yüzleri düşmüş. Biraz sonra kendilerini toparlayıp peki amcacığım en kısa sürede değerlendirip size döneceğiz demişler ve onları göndermişler. Tabi bir daha dönen eden olmamış. Arkadaş da Babasına bunlar Fetullahçı, bizim ne işimiz olur bunlarla, bunlardan kaçtığım için Fen Lisesini bırakmıştım şimdi üniversitede mi bunların yurdunda kalacağım diyerek iyice kötülemiş ve bir devlet yurduna kaydını yaptırmışlar. Fetullah Gülen için Herkül’ler yetiştiren Herkül yurduna yazılmaktan kurtulup devlet yurduna kayıt yaptırabilmiş.
Yıllar geçti iyi kötü birşeyler yapma bir yerlere gelme şansı buldu bu arkadaş. Fetullah Gülen’in Herkül’leri önce jet hızıyla bir yerlere geldiler sonra da aynı hızla düştüler. Oysa onların da çoğu arkadaş gibi Anadolu’dan kopup gelen sıradan ailelerin çalışkan çocuklarıydılar! İmkansızlıklar ve devleti yönetenlerin beceriksizlikleri bu çocukları onlara altın tepside sundular. Sonra da neden bunların eline düştünüz diye dövdü!
Devir değişti ancak tezgah hala aynı! Değişen dünya evet ancak bizdeki değişim sadece isimlerden ibaret. Fetullahçılar gitti onların boşalttığı yerleri başka tarikatlar, cemaatler aldı! Biraz da mizahi bir dille anlatmaya çalıştığım film misali herkes bu arkadaş ve o filmdeki siyahi genç gibi şanslı da değildi. Epey bir kısım pırıl pırıl genç bu palyaçolara malzeme oldular.
Bu yapıların ağına düşen ve hayatları zehir olan bu arkadaşlarımı düşündükçe aklıma 2003 yapımı ‘Gizemli Nehir’ filmi gelir. Üç arkadaşın çocukluk anılarıyla başlar film. Bir polis arabası durur ve çocuklardan birini alır. Sonradan anlarız ki çocuğu istismar etmişlerdir ve polis değillerdir. Film yıllar sonra bu hayatı mahvolan çocuk ve diğer arkadaşlarının bir cinayet ile tekrar bir araya gelmelerini anlatır. Hayatı mahvolan karakter için filmde derin bir söz söylenir “o gün o arabaya biz de binebilirdik” diye.
İşte devleti yönetenler üniversite öğrencilerine sahip çıkmadığı gibi bu polis arabasını yani devleti taklit eden yapıları teşvik ederse, göz yumarsa bu tür dramları görmeye devam ederiz. Ülkemizi daha iyi noktalara getirecek pırıl pırıl gençlerimiz, pudra şekeri etkisi yapan yapıların etkisinde kalır ve harcanır. Gençliği harcanan toplumların geleceği de harcanmış olur!