31.07.2022
Devletin sinir uçları nasıl uyuşturulmuş. Refleksleri harekete geçemiyor. Hocam neler oluyor.
- Çok safmışız. Fark edemedik. Operasyon çok önceden planlanmış. Biz dışarıdan gelecek tehditlere odaklanmışken onlar çoktan içimize yerleşmişler.
- Hocam onlar dediğiniz kim Tapınakçılar değil mi?
- Keşke sadece Tapınakçılar olsa… Onları tanıyoruz, düşmanımız olduğunu biliyoruz. Tek kelime ile söyleyeyim ‘Devletimizi klonlanmışlar’
- Klonların ömrünün fazla olmadığını hepimiz biliyoruz hocam. Peki bu klonu besleyen kim?
- Tapınakçıların yerli uzantısı aileler ve hepimizin yakından tanıdığı Muhterem Bey!
—-
Bu diyalog geçmiş 20 yılımızın heba olmasına katkıda bulunan deli hezeyanları besleyen ve bu algının toplumsal alt yapısını oluşturan Kurtlar Vadisi dizisinden! 17-25 Aralık ve sonrasındaki Fetullahçı yapının analizini yapıyor, kendince. Safmışız, aldatıldık gibi iktidar sahiplerince siyasi literatürümüze geçen kelimeleri de ilk olarak bu dizide görmüştük. Dizi aslında bizim gibi bir ülkede aşırı belirsiz ve göreceli olan Devlet kavramını, bir kliğin ya da zihniyetin keyfiyeti ve uygulamaları ile örtüştürmektedir. Bu haliyle de kutsamakta ve bu Devlet yorumu dışında kalan yorumları düşmanlaştırmaktadır. Dizi boyunca bir ülkenin modern bir toplum haline gelebilmesinin en önemli şartı olan bilim, üniversiteler, eğitim, sanayi, teknoloji hakkında tek bir dert görmüyoruz. Tek gördüğümüz küme düşmemeye oynayan her geri kalmış ülke gibi devleti sömüren dış güçler ve onun işbirlikçileri üzerine kafa yorulmuş. Bu da ayrı bir hastalığımız! Kanuni Sultan Süleyman, Almanlar’a karşı Fransızlar’ı desteklemiştir. Bu doğaldır da. Çünkü devletler öncelikli olarak menfaatlerini düşünmek zorundadır. İşte Zarrap ya da SBK olayı. ABD, bu isimlerin verdiği bilgileri açıklamamakta, hatta takip bile etmemekte. Neden? Çünkü mesele devletler için adalet değildir, menfaattir! Daha büyük menfaat varken elbette küçüğü görmezden gelinebilir, hele söz konusu ABD gibi emperyal yetenekleri üst düzey olan bir devletse!
Kendince Ramboculuk oynayan ergenlerin devlete hakim olduğu Kurtlar Vadisi evreninde bile gerçekler ile sevilmek kaçınılmaz! Gerçek dertleri (bilim, endüstri, üretim, eğitim vs) dert etmezseniz elbette şizofrenik bir ruh haliyle Tapınakçılar vs gibi soyut düşmanlar yaratıp, onlarla kavga etmek zorunda kalırsınız. Ve sonra da boom, ‘safmışız, aldatılmışız vs vs’ insan bunları görünce hayatınız yalan diyesi geliyor.
—-
Bir başka deli hezeyanı bir sahne. Duran Emmi diye bir karakter, Aslan Akbey ile görüşür. Aslan önce onun ne kadar vatansever, yiğit biri olduğundan bahseder. Sonra da ‘iki kişinin bildiği sır değildir’ diyerek adamın da razı olması ile öldürür adamı. E ne de olsa devlet bir zırtapozun gizli operasyonuna muhtaçtır. Buna muhtaç olan devletin sonu da malum ‘safmışız, aldatıldık.’ Yalnız bu sahne bana ‘mavi balina’ oyununu hatırlattı. Rus olan Philipp Budeikin, adlı bir genç ruh hastası, psikopatın oluşturduğu bir oyun bu. Genelde 18 yaşından küçük ergenleri tuzağına düşüren bir sanal oyun. Bir linkle katılıyor çocuklar. Onlara özel olduğu hissini verecek pek çok komut veriyor. Çocuk bunları uyguladıkça hem özgüveni geliyor, güven duygusu gelişiyor hem de sırlarını açık ediyor. Çevresinden iyice izole edilen bu çocuklar, savunmasız bir şekilde kalıyorlar. Sonuçta en son emir geliyor, intihar et! Dünyanın çeşitli yerlerinden pek çok çocuğun bu şekilde intihar ettiği biliniyor. Çocuklar ölür, aileleri perişan olur peki Rusya’da yargılanan Philipp Budeikin,bu konuyla ilgili mahkemedeki sözü nedir “toplumda temizlik yaptığını söyleyerek, kurbanlarını "biyolojik atıklar" olarak tanımlamıştı.” Kutsal, özel bir şey yaptığını sanarak hayatını kaybeden insanların katilinin sözü bu!
İşte en son basına yansıyan haberleri gördünüz. Anlatıldığı ve bilindiği kadarıyla gerçek bir Rambo denilebilecek bir asker olan Mustafa Levent Göktaş olayı!
Kurtlar Vadisi ya da Mavi Balina oyunu misali işler yaptığı iddia ediliyor. Devlet adına devletine bağlı hatta kendisi gibi düşünen vatansever birisini katlettiği iddiası ortada. Sessizliği bu şüpheleri artırsa bile elbette yargı kararını beklemek gerek, tabi zaman aşımına uğramazsa. Zaten sanki olay adalet yerini buluşundan ziyade merhumun değerli eşinin de belirttiği gibi “leş pazarlıktan” ibaret gibi.
Son olarak tarihi eğip, bükülmesine, deli saçma bir fesli tarih oluşturulmasını da gördük. 10 kaplan gücünde Padişahlar vs… İlla bir padişah örneği istiyorsanız işte Abdülaziz örneği ortada. O, Şubat Soğuğu, Tek Türkiye, Sırlar Kapısı, Kurtlar Vadisi, Reaksiyon vs gibi şizofrenik ‘büyük resmi görme’ hastalığından kurtulmuş ve ilk kez bir Padişah Avrupa’yı gezmiş ve onlardaki gelişmeyi ülkesine uyarlamayı düşünmüştür. Şizofrenik hayal dünyasından ayrılıp gerçekle bağ kuran ilk padişah da diyebiliriz, Osmanlı’nın son döneminin. Ama heyhat bizimkiler hiç anmaz Abdülaziz’i varsa yoksa Fesli hayal dünyası.
Şizofrenik Devlet algısı, şizofrenik olay yorumları ve gelinen nokta bu! Tam bir bataklık…
Tüm bu şizofrenik yanılsamalara rağmen biz büyük sanatçı İlhan İrem’in dediği gibi “Biz ışıl ışıl Cumhuriyet gemisindeyiz”