14.08.2022
Hayat kısa. Hepimiz, istisnasız öleceğiz. Belki de hayat boyunca bazılarımızın göreceği tek eşitlik ve adalet bu olacak. Ölümde eşitlenmek!
Geçenlerde bir toplantı için çağırdılar. Arkadaşlarla beraber gideriz diye düşündüm. Kimse gitmek istemedi. Ben de arabam olmadığını gerekçe göstererek katılamayacağımı söyledim. Ancak şirket ‘sizi araçla aldıralım, toplantı sonrası da bırakırız’ dediler. Hal böyle olunca hevesim olmasa da bir şey diyemedim ve kabul ettim. Klasik bir reklam toplantısı. Ancak onlara göre bilimsel amaçlı… Bu kısımları geçelim, ilginç olanı 45 dakikalık gidiş ve dönüş yolculuğu idi. Şoför arkadaş ile tanıştık, yol boyunca sohbet ettik. Erzurumlu eli yüzü düzgün bir Anadolu insanı. Konu ekonomik krize geldi. Anlattıkları inanılmazdı. İki yıl öncesine kadar eşinin iş bulamadığı için çalışamadığını anlattı. Çocukları olmamış. Ancak yine de geçinmek için kendisinin özel bir kurumda 8-5 servis şoförlüğü yaptığını iş çıkışı eve uğrayıp bir saat kaldıktan sonra taksi şoförlüğü yaptığını söyledi. Gecenin bir saati eve geldiğini birkaç saat uyuduktan sonra gizlice evden çıkıp sebze halinde yük taşıdığını sabah 7’de tekrar eve gelip oradan da işe gittiğini söyledi. Bu şekilde 5 yılının geçtiğini, sonrasında son iki yıldır da bu şirketin Anadolu’da ki bir şubesine geçtiğini, eşinin de bu şirkette çalışmaya başladığını söyledi. Yine kıt kanaat geçindiklerini söyledi ancak şimdilerde daha rahat olduğunu anlattı.
Ülkemizin büyük çoğunluğu bu şekilde yaşıyor. Hele ki köyden göçün artıp şehirde yaşamanın yaygınlaşması ile durum bu tanık olduğum Erzurumlu arkadaşın hali gibi. Çocukları olmadığı için üzgün olduğunu söyledi ancak ‘bir yönüyle de iyi ki olmadı çünkü o zaman hiç geçinemezdik’ dedi. Aslında Breaking Bad dizisindeki Walter White’tan geri kalır biri değil bu abi. Ailesi için üstelik de yasal yollarla mücadele ediyor. Bu haliyle Mr. White’tan bile daha büyük bir kahraman aslında. Tabi bireysel mücadelesini takdir ediyorum. İdeali örgütlenmesi ve kendisi gibi olan insanlarla birlikte haklarını alabilmesi. Ancak işte ülkenin halini görüyorsunuz. Kahraman dediğiniz insanlar ya katil zanlısı çıkıyor ya da kendilerini hapse atanlarla işbirliği içine giriyorlar. Hep dediğim gibi ‘ülkede uğruna savaşılacak mesele çok ancak birlikte savaşabileceğiniz temiz bir örgütlenme yok maalesef’. İşte bakın düne kadar Ağar hakkında demediğini bırakmayan, pek çok belge çıkaran insanlar bugün onu kahraman ilan ediyorlar. Şaka gibi ancak değil!
Neden böyle peki? Çünkü ülkemizde örgütlenme tabandan gelmiyor, çoğulcu ve katılımcı değil, demokratik hiç değil. Önce fikir ve proje, amaç ortaya konmuyor. Önce bir lider ya da klik oluşuyor ardından da figüran olarak insanlar dahil ediliyor bu örgüte. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını düşünün. Adam bir seçim sonrası rakibi olan adama oy verdi. Yahu daha ne olsun! Bu nasıl bir ilkesizliktir. Ancak bizde mesele ilkeler değil insanlar olduğu için kısır döngü içinde ülkece debelenip duruyoruz.
Tam bir çizgi film gibi ülke. Uçurumdan düşen karakter hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor. Ölüm yok, kenara çekilme yok, başarısızlığın bedeli yok, utanma hiç yok! Hal böyle olunca da 20 yıllık bir iktidar en az zararla düşmeye çalışıyor. Ancak bu çizgi film yaşantısından yararlanıp yine de yola devam edebilir miyim inancı en büyük motivasyonları oluyor! Biraz da haklılar. Karşısına çıkan ya da çıkacak olan adaylardan insan kazanmasını öncelikli olarak ister ama biz halk olarak öyle bir ruh haline sokulduk ki Ekmeleddin gibi İnce gibi bir sonraki seçimde doğrudan ya da dolaylı olarak yarıştığını desteklememesini bile başarılı bulacak haldeyiz. Oysa bu kadar yıllık yıpranma, hatalar vs ile bu iktidarın düşmemesi bir mucize olur. Ve biz artık mucize zehirlenmesi yaşayan bir toplum olarak normal şeyler görmek istiyoruz.
Ülkemizde artık bilim, üretim, sanat gündem olsun istiyoruz. Keyfi nedenlerle yasaklanan konserler, gerçeğin tümü yerine ortama göre parça parça ortaya çıkan şok edici gerçekler istemiyoruz. X tarikatının bir bakanlığa doluştuğu, Y tarikatının bir üniversitenin kadrolarını işgal ettiği, her akşam her b.ku bilen çapsız insanların ekranlardan yaydığı b.k kokusunu duymak istemiyoruz.
Dünya 90’lardan sonra bilim ve üretimde çok hızlı ilerledi. Biz ise aynı hızla zamanın tersi yönünde ilerledik. Aynı yerimizde kalsaydık bile ciddi bir “bekaa” sorunumuz olacaktı. Yetmedi bir de tarikatların, mezhepçiliğin, etnik kimliklerin demokrasi adı altında tartışıldığı bir yüzyıl öncesine hızla gittik.
Eşit yurttaş kimliği ile insani her türlü hakka sahip bilim, üretim ve sanatta ilerleyen bir ülke yerine çoktan çözülmesi gereken basit meselelere gömüldük.
İşin acı tarafı 90 öncesi Sovyet parantezi kapandı. Dünya yeni bir paylaşım savaşı öncesi son hazırlıklarını yapıyor. Ve bizim muhafazakar denen iktidar hala ayrıştırıcı bir dil ve keyfi uygulamalarla sathı koruyamıyor. Hattı koruyamadığı da açık!
Uyanın artık bu çizgi film değil acı hayat! Ya bilim, üretim, sanat ya da yok oluş… Arası yok gelecekte!