03.07.2022
Önümüz tatil. Hal böyle olunca tatil hakkında yazmak doğal olsa gerek. Ülkemizde yapılan bir araştırmada halkın yüzde 70’i tatile gidemiyormuş. Bu bilgi ile tekrar bakınca yazının doğallığı kalmıyor. Ülke özellikle 2018’de başlayan yeni Başkanlık sistemi ile birlikte “Doğal” kavramını yitirdi.
Apartmanın bahçesinde kalan kediler var. Evde de üç tane kedi olunca mecburen bu bahçedeki kedileri eve alamıyoruz. Onlar da mutfağın balkonuna aşağıdaki çam ağacından tırmanarak gelmeye başladılar. Bildiğiniz kedi dinlenme tesisine döndü balkon. Önce Defne geldi, sonra Haydut ardından da Kıhnur geldi. Kıhnur’a muhtemelen küçüklüğünden beridir insanlar kötü davranmış. Kıhnur diğer kediler gibi hemen uyum sağlayamadı. Hatta gizlice balkona diğer kedilerle birlikte geldiğinde hemen korkup balkondan kaçıyordu. Ben onun balkonda olduğunu fark edince sessizce balkona çıkıyordum. Yavaş hareketlerle diğer kedileri seviyordum. Kıhnur ise hemen kıhhhh diye sesler çıkarıp varlığıma sinirlendiğini belli ediyordu. Gün geçtikçe bana alıştı. Zamana yayılan güven duygusu her şeyin başı. Ona zarar vermediğimi, mama ve su verdiğimi, diğer kedileri de sevdiğimi gördükçe önce kıhhh diye tepki göstermeyi bıraktı. Sonra kaçmamaya başladı ve en sonunda da kendini sevdirmeye başladı. Aslında Kıhnur tam da şimdi “olması gereken” tepkileri gördü ve göstermeye başladı. Ancak çok değil 2 ay öncesine kadar Kıhnur için “Doğal” kavramı farklıydı.
Kıhnur’un eski hali misali yaşamımız var. Ev sahibi olmak, araba sahibi olmak, çocuğunu temel hakkı olan iyi eğitimi alması, etkili sağlık sisteminden yararlanma hakkı, tatile gitmek, eğlenmek şimdilerde lüks sayılıyor. İşte haberlerde sürekli görüyorsunuz ülkenin iyi eğitimli doktoru, mühendisi, bilim insanı ülkeden kaçıyor. Meşhur sözdeki gibi “İlim taktir edilmediği yerde durmaz.” İlimi yapanlar giderse toplum daha da karanlığa gömülür, yönünü bulması çok daha zor olur ve daha fazla zaman ister. Ekranları dolduran ezberci papağanlar kalır geriye. Onların da çok fazla açığı olduğu için belki farkındasınızdır ortalıktan sessizce kayboluyorlar. İşte geğiren, os..an biri vardı ya da sabah akşam vatan millet Sakarya diyen ancak olduğu ortamda kadının çantasından para çalan gibi… Mafya liderinin açıklamaları ile ya da doz ayarı yapayım büyük saçmalamaları ile adaya veda ediyorlar. Diğer türlü hep ekrandalar. Her şeyden de anlıyorlar. Covid, ekonomi, dış politika, deprem, sel, yangın vs vs. Gerçek bir insan bunları yapamaz. Sadece oyuncular yapabilir. Birinde mağduru oynar bir diğerinde katili. Bunlar da oyuncu misali hatta lise müsameresinde çıkan çocuklar gibiler. Ülkenin az çok yetişmiş kaliteli teknik bilgi sahibi insanları ekranda yok. Hatta Boğaziçi vs misali üniversitelerde de yoklar artık! Durdurabilir misiniz bunları ülkede?
Bu dönem bitiyor. Sürdürülebilirliği yok artık. Fırtına öncesi sessizlik dönemindeyiz. Ülkenin düşünen, potansiyeli olan insanları bir araya gelmeli ve ufkun ötesini görerek gelecek fırtınaya hazırlık yapmalı. Bunu yaparken de “Türkiye, herkesten üstündür.” İlkesi ile hareket edilmeli.
Gerçek anlamda toplumsal uzlaşıya hizmet edilmeli. Bilim ve endüstriyel üretim esas alınmalı. Bizim tarikattan, mezhepten, etnik gruptan veya hemşehrimiz olsun da çamurdan olsun ilkelliği geriye dönmeyecek şekilde yok edilmeli. Yok edilmezse ne olur derseniz? Hiçbir şey olmaz, yok oluruz!
Tatil denilince aklıma Haneke’nin “Ölümcül Oyunlar” filmi gelir. Gözden uzak, sakin bir tatil için bir göl evine giden ailenin başına gelenleri anlatır. Arno Frisch’in oynadığı psikopat karakteri sinema tarihine geçecek bir oyunculuktur. Filme çok uzaktan bakarsak insanın sosyal bir varlık olduğu ve toplumunda aslında bütün halinde bir canlı organizma olduğunu hissederiz. En alttakiler ile en üsttekiler arasında imkanlar açısından uçurum oluştukça toplumsal gerilim artar. Temel fizik kuralı belli. Gerilim yani potansiyel enerji zamanla harekete yani kinetik enerjiye dönüşür. Bizim şartlarımızı düşündüğümüzde bu dönüşümün gerçekleşmesi ve patlamanın olmasına az kaldığı rahatlıkla öngörülebilir.
Bu patlama bizim gibi örgütsüz bir toplumda kör bir şekilde olur. Örnek mülteci meselesi! Bu da bir tür su ya da elektrik gibi en kolay yolu seçmesindendir, örgütsüz toplum patlamasının! En zayıf olan üzerinden patlama gerçekleşir. Genelde muktedirler de bunu ister en azından kendilerine yansıyacak olan zararı be tepkiyi en aza indirmek için.
Tatilin 9 güne çıkarılması ile tatile gidemeyecek olan toplumun büyük çoğunluğunun durup halini daha net anlayacağı ve toplumsal gerilimin zihinlerde daha da derinleşeceği bir tatil olacak. Sürekli hareket halindeyken durup gerçeği fark edemez insan. Ancak boş zamanın düşünceyi artırdığı da bir gerçek!