17.07.2023
Sonucu belirleyen ne? Sıradan, küçük insanların büyük olaylar karşısındaki tutumları mı? Deprem, sel, yangın, savaş gibi durumlarda gösterilen tepki bir toplum hakkında ne kadar bilgi verebilir ki? Kim bir felaket zamanı mağdur olan insanlar varken onların da bu felaketin zararlarından sorumlu olduğunu söyleyebilir ki? Acı gibi büyük duygular sisli ortamlar yaratır ve aklın görüş alanını bozar. Eğitim sistemi, yetiştiğimiz sosyal ortamlardan aldığımız öğretiler de bu durumlar da susmamızı sağlar. Bu tür durumlarda susmak aslında bir tür toplumun bize öğrettiği kabullerdir. Öyle de olmalı belki de evrimsel olarak insan toplulukları başka türlü nasıl devamlılığını sağlayabilirdi ki! Burada esas söylemek istediğim bu suskunluğun bizde toplumsal birliğin gücünün bir göstergesi olarak sunulması. Bu algı toplumda yanlış bir birlik algısına neden oluyor. Sahte bir güvenlik hissi gibi. Dünyanın hiçbir yerinde büyük bir felaket karşısında bir araya gelmeyen toplum yoktur. Zaten sistem de buna izin vermez. Savaş durumunda savaşmak istemeyen vatana ihanetten yargılanır. Bu her yerde böyledir.
Peki toplumsal akıbeti belirleyen şey esas olarak ne? Bana göre küçük denilebilecek olaylar karşısında insanların tutumudur. Günlük hayatınıza bakarsanız bu tür bir test yaptığınızda hep sonucun olumsuz olduğunu görürsünüz. Çok ileri düzey eğitimli sayılan 50 kişilik bir grupta, sistem yanlış ödeme yaptık iddiası ile bunlardan para iadesi talep ediyor. İçlerinde sadece ikisi hak arama yoluna giriyor. Yüzde 96’sı boyun eğiyor. Bu istenen paranın haksızlık olduğunu yüzde yüzü bilse de ezici bir çoğunluk hak arama yolunu seçmiyor. Bu anlattığım gerçek bir olay. Bakın dikkat edin insanların birebir menfaatlerine dokunmasına, haksızlık olduğunu bilmelerine rağmen, çok iyi eğitimli olsalar da kabul ediyorlar. Kendi menfaatini koruyamayan ülkesinin menfaatini koruyabilir mi?
Her yılan dünyaya bir yumurta içinde gelir ve küçücüktür. Zamanla iyi şartlar bulan bazıları büyük bir yılana dönüşürler ve tehlikeli olurlar. Küçük dediğimiz şeyler yumurtadan yeni çıkmış yılanlar misali basit gördüğümüz şeylerdir. Toplum olarak gece gündüz konuştuğumuz ya da sosyal medyada, gündelik hayatın her anında konuştuğumuz konular ise o küçük yılana karşı sessiz kalıp bir devasa piton yılanına dönüştüğünde yaptığımız afaki yorumlardan başka bir şey değil.
Açık konuşalım iktidar ya da muhalefet farketmeksizin ‘lider’ denen üç beş kerameti kendinden menkul insanın keyfi kararları ile adaylar belli oluyor. Hizbullahçı da Fetullahçıların yolunu açan eski adalet bakanı da seçmenlerine küfreder gibi aday yapılıyor ve kazanıyorlar. Çünkü yılan biliyor ki yumurtadan çıktığında onu yok etme imkanları varken susarak besleyen insanlar ile muhatap.
Peki neden toplum olarak gece gündüz siyaset konuşuyoruz. Siyaset ile ilgili tek yaptığımız beş yılda bir gün oy vermekten ibaret olduğu halde. Bunun da iki nedeni var. Birincisi bireysel olarak sorumluluk aldığımız hissi ile rahatlamak. İkincisi de sistem de bunu istiyor çünkü böylece gerçekten katılımcı bir görüntü sağlıyor ve meşruluğunu sağlıyor. Gerçekte olan ise adına demokrasi denen ancak bunu bir meslek olarak gören ve siyasetin getirdiği güç ile şahsi menfaat elde etmek isteyen yetersiz bir grubun ele geçirdiği, ülkeye yön verdiği kritik bir konumun değersizleşmesinden ibaret.
İşin içine kişisel menfaat girince ve tek öncelik bu olunca, kritik karar verme konumunda olanlar sadece bir araca dönüşür. Çünkü insan aradığını bulunca tatmin olur. Menfaat ile susan bir mekanizmadan toplumsal bir irade beklenebilir mi?
Eva Green güzel ve yetenekli bir oyuncu. Bana göre kariyeri daha iyi olmalıydı. Potansiyelinin altında kaldı hep. Başka mesele bu. “Herkül” filminde Pers kökenli bir asi kadını oynuyordu. Herkül ile karşılaşınca Herkül bundan etkilenir ve sevişirler. Sonrasında dediği söz anlamlı ‘Sen tanrı olamazsın, Tanrı basit heveslere tenezzül etmez çünkü’ Bizim gibi toplumlarda insan tanrıdan çok ne var ki? Ancak maşallah hepsi de filmdeki Herkül misali ucuz hevesler peşindeler. Rant bunlarda, pudra şekeri çekmek bunlarda, en çılgın sex partileri bunlarda ancak günün sonunda Gavs hazretleri ile birlikte arşa yükseliyorlar. Ne ala dünya.
Zaten sistemin tanrısı da bunu görmüş ve süper başarılı muhalefet sayesinde bu günü kurtaran ve geleceğimizi çalan sistemin iyice kökleştiğini görmüş ve bir Gavs kesmez artık sizi ancak üç Gavs kurtarır sonucuna varmış olacak ki Gavs bolluğu yaşayacağız çok şükür. Keşke bu Gavslardan biri de muhalefeti arşa çıkarsa diyeceğim ancak çıkarmadığını nerden biliyoruz ki? Hem sadece İslam için geçerli değil ki ‘ibadetin gizlisi makbuldür’ ilkesi. Kim bilir Cumhuriyetin varlığını tehlikeye atan, kapitalizme sömürge valisi benzeri insanları alarak biat eden, bunun karşılığında da dar bir çevrenin ranttan payı azalsa da beslenmelerini izin veren bir sistemin devam etmesini sağlayan bir muhalefete ne denir? Elbette sistemin hakiki mümini denebilir. Hakiki müminlerin asıl arşa çıkmaya hakları var elbette. O zaman halkın üzerine basarak yallah arşa.