09.09.2021
Almanlar, 1. Dünya Savaşı’na geç endüstrileşmiş olmaları ve buna mukabil sömürgesi olmadığından dolayı hammadde ve ucuz iş gücü bulamaması nedeniyle girmişti. Ortada emperyal alt yapıya sahip, endüstriyel gelişimini tamamlamış bir Alman devleti vardı. Bizde içi boşaltılarak yakın tarihimizde sık kullanılan “çağ atlama” sözünü tam anlamıyla gerçekleştirmişlerdi. Güçlenen her şey gibi Almanlar da emperyal hayaller kurmaya başlamışlardı. Ancak ne kadar endüstriyel anlamda gelişmiş olsalar da bu hayali gerçekleştirecek kadar güçlenmediklerini 1. Dünya Savaşı’nın sonunda anladılar. Üstelik Versay anlaşması gibi ağır ve aşağılayıcı bir anlaşmaya boyun eğerek!
Tarih bize bu süreçte ilginç bir sonuç daha gösterdi. 1. Dünya Savaşı’na hızlı gelişmişliğin verdiği özgüvenle giren Almanlar, 2. Dünya Savaşı’na da derin çaresizliğin getirdiği bir ruhla girdiler. Üstelik daha iştahlı bir şekilde. Ne de olsa kaybedecek bir şeyi olmayan kadar tehlikeli olan çok az şey vardır.
İşte Hitler bu ortamda Hitler oldu! Önce Yahudi ve Romanlar başta olmak üzere yabancı düşmanlığını körükledi. Kendince Alman olan her değeri yüceltti. Bu çaresizlik döneminde gaspedilen mallarla iç ekonomi bir parça toparlandı. Sonrasında da önce Avusturya sonra Çekoslovakya işgal edildi. 1. Dünya Savaşı’nın galip ancak yorgun kazananları Fransa ve İngiltere bu sürece sessiz kaldılar. Polonya’yı kırmızı çizgi olarak belirtip devam etmemesi halinde bu durumu kabulleneceklerini Hitler’e bildirdiler. Ancak cin şişeden çıkmıştı bir kere! Hitler, Sovyetlere saldırmayacağını teyit eden bir antlaşma imzalayıp, Doğuyu kendince güvenceye alınca Polonya’ya girdi. Ki Almanların panzerlerine karşı atlı süvarilerle savaşmalarına rağmen Polonya’yı ancak 20 günde alabildi. Ki bu da Alman ordusunun 20 yıl önceki durumdan çok da ileride olmadığını gösteriyordu. Bu meydan okumayı, Fransa ve İngiltere savaş ilanı sayarak cevap verdi.
Bu savaş ilanı saldırmadan çok Alman ordusunu beklemeye yönelikti. Alman komuta kademesi de Hitler’e savaşı kazanmalarının imkansız olduğunu belirten raporlar sunuyordu. Hitler bu sessizlik döneminde ordu için gerekli hammadde ihtiyacı nedeniyle Norveç ve Danimarka’yı işgal etmişti. Bu yenilgi İngiltere’de hükümetin değişmesine neden olmuştu. Her ne kadar Çanakkale yenilgisi gibi bir travma yaşasa da şahin kanadın en tecrübeli ve güçlü ismi Churchill, Başbakan olmuştu.
Bu sırada işinde iyi olan bir general Hitler’e hızlı bir saldırı ve bozgunun ardından düşmanın moralini bozan ve ardından gelen birliklerin de kontrolü sağlayacağı ‘yıldırım planını’ sundu. Hitler de bunu uygulamayı kabul etti. Hollanda ve Belçika düştü. Taktiğin en önemli noktası olan ‘şaşırtma’ yönü aslında Fransız keşif uçaklarınca merkeze bildirilmişti. Ancak 1. Dünya Savaşı’nın kahramanı Fransız komutan Gamelin buna ihtimal vermemiş ve görmezden gelmişti. Almanların sahadaki en büyük silahı ise yıldırım planının en büyük ustalarından General Guderian’dır. Bir de Almanların az güçle çok şey yapmalarını sağlayan telsiz, metamfetamin gibi yeni bilimsel gelişmeleri kullanmalarıdır. İki haftada gelmelerini bekledikleri Almanların amfetamin sayesinde uyumadan üç günde gelmelerinin psikolojik etkisini bir düşünün!
Ciddi hava üstünlüğü, aşırı hızlı tanklar, anlık iletişim imkanı ve metamfetamin sayesinde yorulmak bilmeyen askerler. Sonuç Fransa ve İngiltere için tam bir felaket! Tam bu sırada Guderian, Fransa içlerine doğru ilerler. Hitler, telgraf çeker ve durmasını emreder. Guderian tüm riskleri gözönüne alır ve Atlantik kıyısına kadar ilerler. Fransa düşmüştür. Etrafı sarılmış Fransız ve İngiliz birlikleri son bir umutla Dunkirk sahiline kurtarılmak için ilerler. Guderian son bir saldırı ile savaşı kesin olarak bitirmek ister ki bu zor da olmayacak bir durumdur.
Ancak Hitler’den kesin bir telgraf alır ve bu kez de emrini dinlemezse sonucu ne olursa olsun cezalandıracağını belirtir. Şaşkınlık yaratma ustası Guderian bu kez bu karara şaşırır. Çünkü zafere bu kadar yakınken engellenmesini anlayamaz.
Kararın gerçek nedeni ise Hava Kuvvetleri Komutanı Goring’in Hitler’e önerisidir. Goring, Nazi partisine üyedir ve savaşı bitirecek darbeyi Nazi partisine mensup birinin yapmasının doğru olacağını söyler. Hitler de mantıklı bulur. Ancak gerek hava muhalefeti, gerekse çıkan yangınlar İngiliz ve Fransız askerlerin yok edilmesini engeller ve savaşın seyrini değiştirir!
2. Dünya Savaşı’nın en önemli olayları” belgeslinde anlatılan bu olayları izleyince insan particiliğin tüm ülkeyi kapsamaktan çok nasıl sadece partiyi düşündüğünü anlatıyor. Belgeselin, en kritik anda bile partizan bir zihniyetin, ülkesinin menfaatinin önüne nasıl particilik menfaatini koyabileceğini anlatması değerliydi. Partizanlık bütün için uğraşıyor görünse bile en kritik noktada kendi menfaatini halkın menfaatinden üstün gördüğü açık!
Bu arada savaştan sonra Guderian ve Meinstein hiçbir ceza almadı çünkü askerdiler ve işlerini yaptılar dendi. Goring, Himler ve diğerleri ise yargılandıkları sırada intihar ettiler. Düşmanların bile işini yapana saygısı var. Ya partizanlara?