05.02.2023
Gündemden daha önemli olan, gündemi kimin belirlediğidir. Bunu görmeden doğrudan gündemi ele alırsak dar bir bakış açımız olur ve o kısır döngü içinde kayboluruz. Bize kutup yıldızı gerekir bu karanlık ve kaotik ortamda kaybolmamız için. Ve günceli değerlendirirken de arada başımızı kaldırıp kutup yıldızını gökyüzünde aramalı ve yeniden güncel tavrımızı kontrol etmeliyiz. Aksi durumda güncelin hırçın dalgaları bizi ters yönlere sürükler, üstelik tüm çabamız da lehimize olacakken aleyhimize döner.
Oscar ödülünü en genç yaşta (32) kazanan Damien Chazelle’in son filmi “Babylon” benzer bir tarihi olayı konu ediniyor. Sinema tarihinin en dramatik dönüşümlerinden biri olan sessiz sinema döneminden sesli döneme geçişi arka planına alarak bu durumun sinemanın içinde olan insanları nasıl etkilediğini anlatıyor.
Uzun, çok dallanıp budaklanan, şatafatlı bir film. İlk kısımda bir tür tanrılaşan sinemacı insanların görkemli hayatını anlatıyor. Ve bir gün “teknolojik” bir gelişme olan sesin filmlere eklenmesi durumu ortaya çıkıyor. Hikayesi anlatılan isimler bu paradigma değişimine uyum sağlamakta zorlanırlar ve çöküşlerini anlatan ikinci kısmı başlar filmin.
Sosyal medyada sık karşılaştığım paylaşılan bir film kesiti var. Ahmet Boyacıoğlu’nun yönettiği “Siyah Beyaz” filminden bir kesit. Filmde Tuncel Kurtiz ustanın oynadığı bir karakter var. Bunlar eski solcu. Karakter diyor ki “Biz dünyayı değiştirmek için yola çıktık, olmadı. Dünyayı değiştiremedik. Ama dünya da bizi değiştiremedi.” Bu film hobi olarak ünlü oyuncularla çekilmiş bir film bu açıdan fazlaca konuşulacak bir şey yok. Ancak bu söz bize çok şey anlatıyor, entelektüel dünyamız adına. Fizik kuralıdır. Her türlü etkileşim etkileşeni değiştirir, az ya da çok. Hele ki büyük iddialarla yola çıktıysanız ve başarısız olduğunuzu kabul ettiyseniz daha da büyük değişime uğramışsınızdır. Çünkü her yenilgi bir şeyleri değiştirir. Bu kesit önemli, çünkü entelektüelimizin ne kadar romantik hatta çizgi film ruh haliyle yaşadığını göstermekte. Sözün en vahim kısmı ise değiştirildiğinin farkına bile varamamak aslında.
İşte Babylon yani bir ABD’li, üstelik de çok genç sayılabilecek biri, değişmeyen karakterlerinin intihar, ölüm gibi trajedik sonlarını “gerçekten” kopmayarak anlatabilmekte. Biz de ise hala gerçeği görmek yerine afilli sözler, romantik kafamızı kuma gömme tavrımız ile gerçek dünyadan kopuk bir ruh hali içindeyiz. Bir tür çocuk misali istediği olmayınca küsüp oynamaması gibi bir şey.
Bu çocuk ruh halinin en tehlikeli tarafı ise mücadele etmekten vazgeçip, karşındakinin insafına ve insiyatifine bırakmak her şeyi. Bunu yapmak da sistemin yanlışlarını meşrulaştırmak anlamına gelir.
Bir şey anayasaya aykırı ise aykırıdır. Siz kalkıp da “ama” diyerek buna karşı çıkmak yerine kabul ederseniz o ihlallerin sonu gelmez. Sonra da futbolumuzun 52 bin nüfuslu Faroe Adaları’na yenilmesi misali bir açıklanması imkansız “şerefli” yenilgi yaşarsınız. Taviz tavizi getirir. Ve anayasadan taviz verilemez.
“Babylon” filmindeki Jack Conrad misali değişime adapte olamazsanız (ki en ideali, değişimi sizin sağlanmanızdır) bir tiyatro oyuncusundan başarılı sinema oyunculuğunuz hakkında nasihatlar dinlersiniz. Ya da Nellie Laroy misali sistemin esas sahiplerinin mezesi olursunuz. Ve onun yaptığı gibi en fazla atar yaparsınız ya da Tuncel Kurtiz ustanın filmdeki sözü misali afilli söz söylediğinizi sanarak masturbatif eylemlerde bulunursunuz. Ancak gerçeği değiştiremezsiniz. En fazla kendinizi kandırırsınız, trajedi öncesi.
Umut güzel şey. Ancak mücadele etmeden, bedel ödemeyi göze almadan umut etmek acınası bir trajediden başka bir şey değil. Umut karanlığı görmek demektir. Mücadele için o karanlığa girmeyi göze almak demektir. Çünkü karanlık sonsuz değildir. İnsana dair hiçbir şey sonsuz değildir. Kalıcı olan şey dik duruştur, mücadeledir. Gerisi lafı güzaftır.
Geçiş garantili, hasta garantili vs vs sömürü düzeni misali kar garantili bir kapitalizm ancak bizim gibi geri kalmış toplumlarda mümkündür. Sahipsiz halkın, kendimizden dediği çocukları tarafından uluslararası emperyalist şirketlere ve onlardan kalanlarla yolunu bulan yerli işbirlikçi sömürgenler içindir garanticilik.
Bize düşen ve de yakışan şey ise tüm manipülasyonlara rağmen halka acı gerçeği ve mücadele yolunu göstermek. Çünkü dost acı söyler. Ve tüm karanlığa, günlük manipülasyonlara rağmen arada gökyüzüne bakmayı, kutup yıldızını arayıp bularak yönünüzü belirleyin.
Kutup yıldızı nedir bu karanlıkta? Elbette hukukun üstünlüğüdür, Cumhuriyet kavramıdır, halktan yana olmaktır. Yolumuz uzun ancak karanlığın son demlerindeyiz. Elbette birden aydınlanmayacak her yer ancak ışık bir kez göründü mü karanlık yok olmaya mahkumdur.