13.03.2022
2013 sonu 2014 başı… Her gün on binlerce insan toplanıyor, Kiev’in Özgürlük Meydanı’na. Çoğunluğu genç Ukraynalılar. Bağırıyorlar. Özgürlük, Avrupa, Haydi zıpla, zıplamayan Rustur vs vs. Bu sözler “Winter on Fire” belgeselinden. Oliver Stone’un “Ukrayna Gerçekleri” ve “Ukrayna’daki Yangın” olayın Rus tezini ve stratejik arka planını anlatan belgeseller.
2014 yılındayız, ülkenin başında (2004 yılındaki seçimlere itiraz edilmesi ve yeniden yapılan seçimlerde kaybeden) Rus yanlısı diye kodlanan Yanukoviç var. Yanukoviç’in 2004’te kaybettiği seçimden yıllar sonra neden tekrar kazandı? Çünkü Ukrayna’da Başkan seçilen ve Batı yanlısı olan Yuşçenko, Turçinov, Poroşenko ve Zelensky gibi dönemlerinin ortak özelliği: Batının vaatlerine inanmak ve halkı inandırmak, ülkeyi kapitalist şirketlere açmak, böylece sömürüyü derinleştirmekten ibaret. Rus yanlıları da aynı şeyi Rusya lehine yapıyor. Görünen o ki Ukrayna’da politika sadece sloganlardan ibaret. Halkın refahını artıracak ve gerçek anlamda tam bağımsız bir Ukrayna için esas gerekli olan yapısal, ekonomik mücadele Ukrayna siyasilerinin gündeminde değil!
Bu siyasi atmosferde her iktidar sokak ayaklanması ile devrilmese de halkın refahını daha da geriye götürdüğü için bir sonraki seçimde kaybedeceği açık. Çünkü gelen her iktidar taliplisi asıl meseleler hakkında bir şeyler yapmak için mücadeleyi göze almıyor. İçi boş vaatlerle iktidara geliyor, bir süre sonra da ekonomi daha kötüye gittiği için değiştiriliyor. Yerine gelen de yine içi doldurulmamış vaatlerle iktidarın keyfini çıkarıp gidiyor.
2. Meydan olayları sırasında Yanukoviç’e isyanın merkezinde AB ile yapılacak ticaret antlaşmasını imzalamaması var. Bu durum özellikle gençler tarafından Batıya yüz çevirmek olarak algılanıyor ve olaylar başlıyor. Avrupa’da gerçek anlamda sosyalist çok az kaldı. Ancak bu anlamda ilk anılması gereken Yunan sosyalistleridir. İşte onlardan biri olan Costa Gavras’ın 88 yaşında çektiği, AB-Yunanistan krizini anlattığı “Odadaki Yetişkinler” filmi ortadadır. Film dönemin maliye bakanı Varoufakis’in anılarından yapılmış. Bu birinci dereceden tanıklıkla AB’nin özellikle de Yunanistan gibi ekonomik olarak daha zayıf olan çevre ülkelerinin, Almanya, Fransa gibi güçlü ekonomiye sahip, merkez ülkelerce nasıl bir sömürü sistemine tabi tutulduklarını anlatıyor.
Anlayacağınız Batı’yı bir cennet olarak gösteren liderler de fena halde yanılıyor. Diğer taraftan Ruslar da Ukrayna’yı kendi sömürü sistemi içinde tutmak istiyor bu da açık. Peki çözüm ne? Gerçek anlamda tam bağımsızlık için olmazsa olmaz olan ne? Elbette çok güçlü ekonomi, bunun için bilimi, teknolojiyi öncelemek ve askeri olarak güçlenmek! Tüm bunlar neyi gerektirir? Çok çalışmayı gerektirir ve zamana, sabra ihtiyaç var. Diğer türlüsü sahte cennet vaatlerinden başka bir şey değil! Eski Doğu Blok’u ülkeleri ne halde? Polonya, Avrupa’nın en gerici ülkelerinden birine dönüştü, Macaristan Başkanı Orban, AB içinde olup da faşizan bir lider olunabileceğini gösterdi. İşte “Kolektif” filminde anlatmıştık, Romanya’daki yolsuzluğun ne halde olduğunu ve sağlık sistemlerinin nasıl çöktüğünü… Evet Ukrayna, Rusya hatta Türk halkına bugün Avrupa vatandaşlığı hakkı verin bu ülkelerdekilerin yüzde 90’ı gider. Bu gerçek! Ancak şunu da unutmamak gerek Batılı ülkeler bu refahı ve düzeni kuruncaya kadar ciddi toplumsal bedeller ödediler ve de uzun bir zaman ve uğraşla bu hale geldiler. Üstelik bu başarı denen durumun altında Avrupa dışındaki dünyadaki sömürü ve talanları var. Örnek, Belçika’yı Belçika yapan 2. Leopold’un Afrika’da yaptıkları ortadadır! Üstelik sadece dış dünyayı değil kendi ülkesindeki halkın altta kalanlarını da ciddi şekilde sömürerek bu düzeni kurdular. Mike Leigh’in Waterloo’da Napolyon’u hezimete uğratan İngiliz ordusunun, yoksulluğa ve baskıya isyan eden kendi halkını nasıl katlettiğini anlatır.
Aklıma Attila İlhan’ın bir sohbetindeki Batı tanımı geldi. Bir komşunuz var. Muhteşem piyano çalıyor, inanılmaz güzellikte resimler var evinin duvarında ancak sonra öğreniyorsunuz ki bu insan aslında bir katil. Yine de bu insana aynı sevgiyi ve saygıyı duyar mısınız?
İşte Stephan King, ve Pink Floyd’un son Rusya kararları. Aynı tepkiyi McDonalds, Coca-Cola’da yaptı! Ne kadar sevsek de bir gerçek var ortada “Aynılar aynı yerde”
Çiğ bir Batı düşmanlığı ya da Putin güzellemesinden öte bir gerçeklik var. Ne olursan ol bu dünya düzeninde suyun üzerinde kalmak istiyorsan olmazsa olmaz bazı şartlar var. Çalışmak zorundasınız, ileri düzeyde bilim ve teknolojiniz olmalı, ekonominiz de bu iki ayağa dayanarak güçlü olmalı. Olmazsa ne olacağını görüyoruz işte! Ya özgürlük adı altında sömürülürsünüz ya da otoriter bir sistem altında ama her halükarda kesin olan tek şey sömürülmek olur!
Elbette “Atatürk ve İnönü MEB yüzyıllığına ABD’ye verdi” diyecek kadar şuursuz kargaları klavuz olarak gençlere gösterirsek, burnumuzun b.ktan kurtulamayacağı da açık!