08.11.2020
Vizyonda ilginç bir psikopat filmi var. ‘Dengesiz’ adında. Filmin başrolünde uzun yıllardır iyi bir oyunculuk sergileyemeyen Russell Crowe var. Crowe, Amerikan toplumunu yansıtabilmesi için epey kilo almış rol için. Filmin ilk sahnesi bir katliam ile başlıyor. Gece vakti bir evi gözleyen, alkol ve hap alan tükenmiş bir adam. Sonrasında elinde balta ve benzin bidonu ile iner arabadan, evdeki adam ve kadını hunharca öldürür ve evi yakar. Sonradan öğreniriz ki kadın boşandığı eşidir.
Bir başka karakter ise boşanmak üzere olan ve küçük oğlu ve erkek kardeşi ve onun sevgilisiyle aynı evde kalan, tek başına ayakta kalmaya çalışan bir kadındır.
Hayatın zorlukları karşısında ezilen ve savrulan iki karakter bir sabah vakti trafikte karşılaşırlar. Crowe’un canlandırdığı karakter geceki katliamın ruh hali ve yorgunluğu ile yeşil ışığın yandığını fark edemez, arkadaki kadın ise rutin ABD yaşamında hem çocuğunu okula yetiştirmek hem de iş randevusuna zamanında varmak için zamanla mücadele etmektedir. Stresin de etkisi ile kornaya sertçe basar. Tekrar basar. Adam hala hareket etmeyince de yanından sinirli bir şekilde geçer. Ancak başka bir ışıkta yan yana gelirler. Adam özür diler ve zor bir gece geçirdiğini söyler. Yine de bu şekilde davranılmayı haketmediğini ve kadının da ondan dolayı özür dilemesini ister. Kadın önce muhatap olmaz, sonra da gerilimi daha da artıracak sertlikte karşılık verir. Basit gibi görünen bu karşılaşma bir anda kadının zorlandığı hayatını daha da cehenneme çevirecek bir hale dönüşür.
Trafikte, Jaws filminin denizde yarattığına benzer bir gerilim ve kovalamaca başlar. Kadın hala umudun olduğu alt-orta sınıf Amerikalıyı temsil etmekte, adam ise umudunu yitirmiş alt-orta sınıf Amerikalıyı. Crowe’un oynadığı psikopat karakteri kadının tüm ailesini hedef alır ve basit gibi görünen olaya çok büyük anlamlar yükler. Psikopat diyip geçmek ya da filmin afişindeki gibi ‘Sizi de bulabilir’ kolaycılığına kaçmamak gerek. Bu anlatılan dünyadaki tüm orta sınıf insanların, kapitalizmin son hali neticesinde düşebilecekleri bir durum.
Psikopat karakter öncesinde işi ve ailesi olan sıradan bir insandı. Onu bu hale getiren şey alıştığı işinden atılması, bir daha iş bulamaması, bu zorlu durum karşısında aile bütünlüğünün kaybolmasıdır. Sonrasında ‘düşülen’ durum karşısında ortaya atomun parçalanması misali muazzam bir ‘öfke, isyan’ duygusu ortaya çıkmıştır. Psikopat karakterin bu basit olayı büyütme nedeni, tam olarak anlamlandıramadığı düştüğü durumun nedeni olarak öfkesini yansıtabileceği biri oluşudur.
Kadın ona göre her türlü kötülüğü hak etmektedir çünkü adamdan özür bile dilemez, durumuna ve kişiliğine saygı göstermez. İşte bu noktada adam kendisini bu duruma düşüren sisteme, topluma karşı olan öfkesinin sembolü olarak kendisi gibi ezilen kadını görür.
İşte son ABD seçimlerindeki en ilginç veriye bakın. Göçmenleri, müslümanları ve siyahileri aşağılayan Trump ABD’nin en alttaki topluluklarında oy oranını ciddi bir şekilde artırdı. Neden? Bu insanlar mazoşist oldukları için mi? Elbette hayır. Ezilenlerin isyanını ABD örneğinde gördüğümüz gibi örgütlü, entelektüel bir siyaset olmazsa onları o hale getiren ve ezen popülist politikacılar bile kullanabilmekte ve tuhaf bir şekilde umut olabilmektedir. Hele bu kesimlerin, burnundan kıl aldırmayan elitist tavırlı kerameti kendinden menkul ilerici aydınlarca sahipsiz bırakılıp aşağılanması bu durumu daha da hızlandırmaktadır. Benzer durum bizde de geçerli değil mi ki?
Kapitalizmin sırf kürkleri için doğalarına saygı göstermeyerek üretip, öldürdükleri vizonlar var. Bu gelincik türü, tavuklar misali, insanoğlu tarafından bir canlıdan çok bir metaya dönüştürülmüş durumda. Şimdilerde ise insanoğlunun doğal hayat müdahelesi ya da biyolojik deneyleri neticesinde ortaya çıkmış olan ama her halükarda insanlığın hatası sonucu peydah olduğu aşikar olan korona virüsün bedelini de onlar ödeyecek. Çünkü Danimarka’da virüsün vizonlarda mutasyona uğradığı gerekçesi ile hepsi kibarca uyutulacakmış, yani öldürülecekmiş.
Bu ilk değil! Kapitalizmin hatalarının faturası deli dana hastalığında ineklere, kuş gribinde tavuklara ve son olarak da vizonlara kesildi.
Bu filmdeki gibi kapitalizmin bir tür vizonu, ineği ya da tavuğu gibi davranılan ezilen insanların öfkesi, isyanı, onları aşağılamayan ve örgütlü hale getirebilen sol entelektüeller tarafından sisteme karşı yönlendirilmeli. Aksi durumda garibanın öfkesi yine garibana yönlendirilir Trumpvari popülist politikacılar tarafından. Olan yine vizonlara, ezilenlere olur.