15.11.2020
Sinemamızın gündemi bu hafta Oscar yarışına ülkemiz adına gönderilen ‘7. Koğuştaki Mucize” filmi. Neden gündem? Kore filminin uyarlaması olması nedeniyle eleştiriliyor. Bizim kendi hikayelerimiz yok da mı bir Kore uyarlaması deneniyor? Bu açıdan haksızlık, çünkü çok iyi uyarlanmış. En azından uyarladığını belli etmiş ve asıl filmi referans göstermiş. Tunca Arslan’ın “Eleştirmenleri Vurun” kitabında anlattığı, 1997’de Erden Kıral’ın kaynak göstermeden Kurosowa filmi Raşomon’un uyarlaması olan“Avcı” filmi gibi örnekler de mevcut tabii. Haliyle internet çağındayız, küreselleşmenin etkisi ile yakalanırız diye de çekinilmiş olabilir. O ya da bu bir şekilde bir aşama kaydedilmiş böyle bakınca.
Hekimoğlu, Mucize Doktor, Sadakatsiz gibi diziler ya da Kim Milyoner Olmak İster?, Survivor gibi en fazla seyredilen dizi ya da yarışmalar hatta tartışma programı ‘40’, ‘Öğretmen’ ya da ‘Adını Feriha koydum’ gibi diziler vesaire...Bunların hepsi uyarlama.
İnsanın aklına eski bakanlardan Erdoğan Bayraktar’ın “Biz ara eleman ülkesiyiz, bizden mucit çıkmaz.” Sözü geliyor. Filmler sınıflandırılırken çeşitli isimler konuyor. Onlardan biri de ‘Sert Gerçekçi’... Bu açıklamada, geldiğimiz noktada o kategoride değerlendirilebilir.
Kaldı ki 7. Koğuştaki Mucize filmi tam da bizim hikayemiz. Filmde özellikle bir karakter dikkatimi çekti. Öz kızını, ‘yanlış anlama’ sonucu namus cinayeti ile öldüren bir baba bu karakter. Sürekli duvardaki bir deliğe bakıyor ve kızını astığı ağaç aklına geliyor. Bu pişman babanın pişmanlığı ne? Yaptığı eylemin yanlış anlaşılmasından dolayı! Dikkat buyurun, olay doğru olsa kızını öldürmesinde sorun yok diye düşünüyor. Bu tam da Türkiye gerçeği. Ben bunu ‘Bozkır: Kuşlara Bak Kuşlara’ orijinal Türk filminde de görmüştüm. Yazan ve yöneten Mehmet Tanrısever aleni bir şekilde töre, namus cinayetini savunmuştu filmde. Kadının hala erkeğin bir parçası- ‘erkeğin kaburgasından yaratılma anlamında değil sadece’ – olduğunu savunan ve dünyada önemini yitirmiş bir garip muhafazakarlığın ekrana yansımasıydı.
Ancak bizim toplum için hala geçerli maalesef ve entelektüel olanın bununla savaşması, değiştirmeye uğraşması beklenirdi. Ancak yeni Türkiye’nin eski kafalıları medeni kanunu bile tanımıyorlar -bknz: görevden alınan Sultan Abdülhamid Han Hastanesi Başhekim Yardımcısı- benzer tipleri Anadolu’da kahvehanelerde görmek mümkündü. Şimdilerde sinemalarımızda da görüyoruz maalesef.
Filmin idama karşı gibi görünmesine rağmen aslında Aras İyinemli’nin oynadığı karakterin hapishaneye girince ‘kız çocuğunu öldürdüğü’ iddiası ile linç edilmeye kalkışılması, üstelik bu mahkumlarının hepsinin iyi olarak gösterilmesi de aslında lince ya da idama karşı olunmadığını, ‘kendilerince doğru insana uygulanırsa’ faydalı bir yöntem olduğunu savunuyor adeta.
12 Eylül’le bir türlü hesaplaşamadık ancak filmlerimizde olayı siyasi olarak ordu düşmanlığı şeklinde formülize ederek esas sorumluları gizlemeye devam ediyoruz. 15 Temmuz'da Boğaz Köprüsü'nde canice katledilen eri öldürüp darbe girişiminin siyasi ve finans ağababalarına dokunmamak gibi bir şey bu.
Filmin en saçma kısmı ise Neşet Ertaş ustanın türküsünü söyleyen mahkumun, sazın içerisinde silahı hapishaneye sokarak adam öldürmeye çalışmasıydı. Yahu Neşet ustadan ne istediniz, insaf! Ceza’nın şarkısı da yalan oldu. Yok efenim Yerli Plaka şarkısında ‘Sazın içinde şeytan yok, 77 Üsküdar, yani bu plaka yerli’ sözü de yalan oldu. Ah be Neşet usta, şimdilerde ‘Fakirin cugarasına da dokunuluyor.’
Hoş, bu film değil de listedeki başka bir film de gitse sonuç değişmez. Yine listeye giremezdik . Sonucu değiştirmeyeceği için de kimin gittiğinin bir önemi yok!
Eski bir yazıda Aziz Sancar örneğinden yola çıkarak ‘Tohumda sorun yok, sorun tarlada, yani sistemde’ demiştik. İşte bunun bir örneğini de bugünlerde görüyoruz. Dünyadaki herkesin merakla beklediği koronavirüs aşısını bulma yarışında ipi iki Türk akademisyen göğüsledi. Ancak Türkiye’de değil! Almanya adına başardılar bunu. Bu olay bize tekrar gösteriyor ki sorun ‘Bizden ara eleman olur ancak’ diye düşünen sistemde, zihniyette. Ve bu zihniyetin sonucu olarak sinema, dizi, tv, bilim gibi pek çok alanda sadece ‘uyarlama’ ile meşgul olan ve orijinal fikirlere kapalı olan sistemde.