10.07.2023
Parasını vererek aldığınız cep telefonu ‘güncelleme’ yapın daha iyi özellikleri kullanacaksınız çağrısında bulunuluyor. Siz de buna uyuyorsunuz. Sonra ortaya çıkıyor ki iyi çalışsa bile yeni bir telefon almanız için şirket bu ‘iyilik’ olarak gösterdiği güncellemeler sırasında telefonunuzu yavaşlatıyormuş. Bu rezillik ortaya çıkınca da şirket bir özür yazısı ile olayı bitirdi.
Bir başka sosyal medya şirketi daha önce bir yazıda belirttiğim gibi seçimlere seçmenleri manipüle ederek yön vermiş.
Bunlar küresel devler. Biz de beşli hayır kuruluşunun başat üyesi bir zatı muhteremin şirketlerine devasal miktarda vergi alınmama halleri basına yansıdı. Ya da devletin yani halkın bankasından aldığı krediyi ödemeyen medya patronu hakkında bir milletvekilinin soru önergesine verilen cevap ibretlikti. “Ticari sır” denilerek halkın parasının nereye gittiğini öğrenmesine müsaade edilmemişti. Hesap sorulabilir ileri demokrasi böyle bir şey olsa gerek.
Bir ara ifşaatları ile popüler bir youtuber olan mafya liderinin, ifşalarında anlattığı 100 liraya ihale edilen iş aracı taşeronlara devredile edile en nihayetinde 10 liraya yapılır. Aradaki 90 lira da cukka edilir. 10 iş yapılacak yerde bir iş yapılır. Ve aradaki 9 işin parası cukka ediliyor.
Bu ve benzeri durumlar ülkemizde daha pespaye olsa da tüm dünyada kapitalist sistemin tekelleştiği ve halka fayda anlamında halkın iradesinin temsili kabul edilen devletlerin kontrolünden çıktığının kanıtı sayılır. Hatta günümüzde demokrasi bir tür şirketlerin lehine kararlar alacak yönetimin belirlenmesi yarışı haline geldiği açık.
Peki tüm bunlar olurken insanın isyan edesi yine eskilerin ifadesi ile dağa çıkası gelmiyor mu? Hassas kalpler için dünya bir zindan diyen Kafka’nın siyasi ve eylemsel versiyonu olan insanlar için elbette evet.
Yalnız, şirketler bir sistem ve örgütlenme içinde. Peki bu hassas kalpli insanlar ne anlama geliyor? Sorun tam da burada. Sosyal medyada gazları alınan ve takipçilerinin gazını alan silahşörler oluyorlar. Ancak bazısı da gerçek sorunlara sanal dünyanın yalanlığı içinde değil de gerçek dünyada karşılık vermek istiyorlar. Sanal dünyanın plastik mermilerle tatbikat benzeri halinin korunaklı dünyasından çıkıp gerçek mermi yiyecekleri bir savaşa cüret ediyorlar. Bu birinci duruma yani mastürbatif sanal dünyaya göre elbette gerçek dünyada savaşmak ve bedel ödeme riskini göze almak saygın bir cüret.
Ancak tam da sorun burada başlıyor. Kişi ya da kişilerden oluşan gruplar sorunları çözebilir mi? Bunun cevabını Jack London yüzyıl önce “Cinayet Şirketi” romanında vermişti. Roman, entelektüellerden oluşan bir grubun topluma zarar veren şirketler, politikacılar gibi insanların bu grup tarafından yargılanıp sonra da infaz edilmesini anlatır. Ancak bir gün grubun lideri hakkında toplum düşmanlığı iddiası ile bir dosya sunulur. Ve felsefi açıdan güzel bir tartışmanın ardından bu kez liderin suçlu olduğu öldürülmesi gerektiği ve bu örgütün de kapatılması gerektiğine karar verilir. Bir kahraman kötüleri temizlediği için neden öldürülmesi gereksin ki? Üstelik örgütü de yanlışını görüp kendi kararı ile kapatılsın. Jack London çünkü bireyler ya da grupların kahramanlığı ile toplumun kurtulmayacağına inanan biri. Yine topluma zararlı birey ya da grupların yok edilmesi ile de toplumsal düzenin gelemeyeceğine inanmış. Çünkü mesele bireyler değil toplumun tamamı ve sistemin düzelmesidir. Mesele ilkelerin oturmasıdır. Yoksa kötüleri yok etmek onların temsil ettiği kötülüğü yok etmeyeceği tarihte pek çok kez görülen bir gerçek.
Bunları neden anlattım. Çünkü bu hafta vizyona giren ve bu anlattıklarımın tersini iddia eden romantik bir politik film gösterime girdi. Adı “Bir Boru Hattı Nasıl Patlatılır” Film bir şekilde Teksas’taki petrol şirketlerinin faaliyetlerinden zarar gören ya da iklim değişikliği ile dünyanın şirketlerce yok edilmesine seyirci kalmak istemeyen ve doğal olarak bu duruma tepki göstermek isteyen bir grubun sosyal medya üzerinden bir araya gelerek bir boru hattını patlatmalarını konu ediniyor.
Film, sistemi güçlendiren revizyonist sözüm ona muhalif eylemselliği eleştirmesi doğru bir şey. Ancak sistemin en önemli silahlarından olan sosyal medya üzerinden hele de şiddete başvuran bir örgütlenme olabileceği iddiası saçmalık. Yetmezmiş gibi FBI gözetimi altındaki birinin FBI’yı manipüle edeceğini iddia etmesi de çocukça ve komik. Filmi izlediğimde bir tek bizde değil tüm dünyada da muhalif olanların çapsızlaştığı, kapitalizmini ise kötülüğünün bilimle, üretimle, manipülasyonlara her geçen gün ilerlediği olgunlaştığı bir dünyada insanlığın işinin daha da zor olduğu hissini edindim.
Ulrike Meinhoff’tan da mı haberi yok bu filmi yapanların yahu. Bir de bu film bir tür turnusol kağıdı. Bu film hakkında olumlu şeyler yazan insanlar emin olun çoğunlukla kişisel olarak temiz kalpli insanlardır. Ancak bu insanların siyaset hakkında söylediklerinden kesinlikle uzak durun bence. Çünkü bunlar kestirme yoldan toplumsal huzura inan, örgütlenmenin sancılı ve yavaşlığına, toplumu bu şekilde değiştirmeye inanmayan ya da bunun için mücadele etmeyi göze almayan hayalperest, romantik insanlardır.
Yine o meşhur duvar sözü ile bitirelim “Hayallerle yaşayanları gerçeklerle severler”