01.01.2021
Bugün 1600’lü yılların Japonya’sına gidelim. Rehberimiz büyük Japon yönetmen Masaki Kobayahsi ve 1962 yılında yaptığı “Seppuku” filmi. İnsanlığa sineması ile yaptığı katkıyı göz önüne alınca Kobayahshi ustayı huzur içinde uyuyan ruhunu buraya davet etmemizin nedeni dönemin Japonya’sına olan merakımız değil. Usta bu filmi ile toplumca çok saygın kabul edilen samuraylık müessesesi üzerinden aslolanın “insan onuruna saygı” olduğunu anlatıyor.
Kısaca konusuna değinelim. Film bir samurayın hatalarından veya düştüğü şartlardan dolayı onuruna yakışmayan bir hayat sürdüğünü düşündüğü zaman başvurduğu yol olan seppuku (bir tür harakiri) yapma isteğini başka bir samuray topluluğuna iletmesi ve onların bahçesinde bunu yapmasına izin verilmesi isteği ile başlar. Geldiği topluluk, pek çok insanın bu tür talepleri olacağını düşünerek O’nu işe almak ya da para vermek gibi bir yola gitmeyi istemezler. Zaten samimiyetine de inanmazlar ve önyargılı davranarak isteğini yerine getirmesini isterler. Son anda samuray sadece bir iki gün erteleme ister. Bu davranışı onları onun sahtekar olduğuna daha da inandırır. Kabul etmezler ve seppukuya zorlarlar. Kılıcının bambudan olduğunu görünce daha da aşağılarlar ve samuray bu aşağılanmaya dayanamayarak bambudan yapılmış kılıcı ile seppuku yaparak kendini oracıkta öldürür. Bu olaydan 6 ay sonra aynı klandan başka bir samuray aynı taleple bu samuray birliğine başvurur. Geçmişte yaşanan bu durum ona anlatılır. O yine de seppuku yapmaya kararlı olduğunu söyler. Tam tören başlayacakken yardımcı olarak sırasıyla üç samurayın adını verir. Ancak üçü de hasta olduğu için katılamayacakları haberini gönderirler. Sorumlu danışman olaydaki garipliği sezer ve olayın aslını anlatmasını söyler seppuku için gelen samuraya. O da 6 ay önce bambudan kılıcı ile ölüme zorlanan samurayın kendi damadı olduğunu ve olayın aslını anlatmaya başlar. Aslında, bağlı bulunduğu efendisinin topluluğu yok edilince ortada kalmıştır. Kendisine yakışır pek çok iş arar ancak bulamaz. En sonunda bir samuraya yakışmasa da, yaşamak için ağırına gitse de basit işlerle çok az paraya hayatta kalmaya çalışır. Ancak çocuğu hastalanır ve onu doktora göstermek için hiç parası olmadığı için bu yola başvurmak zorunda kaldığını anlarız. Gelen samurayda iyi insanlar olmalarına rağmen adaletsiz koşullardan dolayı, iyi niyetle, en temel hak olan yaşam hakkı için kendi onurunu zedelemek zorunda kalan damadının intikamını almak için gelmiştir.
Geçenlerde tekrar izledim bu büyük filmi. Ülkemizde yaşananların hissettirdikleri yüzünden aslında film bir tür terapi olsun diye çağırdı beni.
Yaşananlara baksanıza. Bir tarafta çocuğunu yaşatmak için onurunu bile hiçe saymak zorunda kalan samuray misali bir halk! Üç kuruş para için inşaatlarda ölenler, Korona virüs krizi yüzünden intihar eden esnaflar, müzisyenler, üç kuruş yardım için ya da ucuza da olsa bir iş bulabilmek ümidiyle binlerce insanımızın girdiği kuyruklar, atanamadığı için yaşamına son veren öğretmenler, doğaya inat dere yatağına vs yapılan evlerde sele kapılarak ölen insanlar, cennet ülkemizin en güzel doğaya sahip ormanlarının yanması ile ölen insanlar ve her türlü canlı…
Diğer tarafta bu acı gerçeklere gözlerini kapatan, yetkili ve sorumluluk sahibi insanlar ve bunlar aracılığı ile bu halkın paralarını gasp ederek zenginleşenler. Üstelik bunlar; en iyi müslümanım diyerek islamı tekellerine almışlar, halkın sayesinde oturduğu koltuklarda halk açken ‘itibardan tasarruf olmaz’ diyecek kadar şuursuzlar. Tıpkı filmde insan onurunu ve insanı önemsemeyip, yapay bir samuray ahlakından dem vuran ‘gözleri mühürlenmiş’ baskın samuraylar misali!
Halka salgından dolayı yardım yok ancak dere yataklarına bile ev yapacak kadar üç kuruş para için gözleri dönmüş ‘doğa düşmanı’ müteahhitlere kredi kolaylığı, vergi afları. İtibardan tasarruf olmaz diyerek bol bol özel uçak, jet, mercedes araçlar alan ancak vatanın göz bebeği, ciğeri olan orman yangınlarını söndürecek uçak, helikopter vs’yi almayan yetkili ama umursamaz insanlar!
Üç-beş yağlı ballı maaş alan bürokratlar. Gizlilerde çılgın alemler yapanlar, pudra şekeri çekenler vs vs.
Yakın tarihimizde bile 1999’da %22 oy alıp, 2002’de %1 oy alan üstelik Kıbrıs zaferi gibi önemli bir zafere imza atmış Ecevit örneği ortada! Bu gerçek gün gibi aşikarken günümüzde yaşanan bu aymazlığı anlamak mümkün değil!
Son olarak Rammestein grubunun Deutschland şarkısındaki “Almanya herkesten üstündür” sözü misali “Türkiye, herkesten üstündür” diyelim zaten yakın zamanda yaşayarak göreceğiz bunu.