21.01.2025
Başarılı bir futbol takımı düşünün, kazanması beklenen kritik bir maça çıkıyor ve yenik durumda. Tribünlerdeki seyirci, sahadaki teknik direktör ve oyuncular ne yaparlardı? Muhtemelen maç bitmeden seyirci hem motive eder hem baskı kurardı, teknik direktör de taktik değiştirirdi. Kısacası mücadele ederlerdi, sonucu değiştirmek için. Bu örnek misali 23 yıldır yenilen bu ülkenin muhalefeti peki neden hiçbir şey yapmıyor? Hatta festivalden festivale, açılıştan açılışa koşuyor, kazanan tarafmış gibi.
Eski bir anı aklıma geliyor. Muharrem İnce aday ve nüktedan kişiliği sayesinde Ukrayna’nın Zelenski’sinden önce; çözüm önerileri, iyi bir kadro ve planları olmadan da espritüel ve görünür olmanın seçim kazandırabileceğini dünyaya gösterecekti neredeyse. Olmadı ama Zelenski’ye örnek olmuş olabilir. O seçim öncesi sosyal medya mecralarında bir video vardı. Anadolu’dan gelmiş, bu ülke sayesinde iyi eğitim şansı bulmuş bir abimiz videoyu attı. Videoda; Karadenizli yaşlı bir nineye oğlu soruyor, anne bu seçim oyunu Tayyip’e verme, ampüle bas. Nine de (belli ki okuma yazma da bilmiyor) olmaz ben Tayyip’e vereceğim diyor ve ekliyor ‘o bana yaşlılık parası veriyor.’ Abimiz ‘al işte bu cahiller, bu üç kuruş paraya oyunu verenler ülkenin kaderini belirliyor’ dedi. Ben de ‘abi sen de bu ülkenin bir köyünden çıkıp bir şeyler başardın. Bilirsin ki Anadolu’da bu yaştaki bir kadının adı yoktur, kimse onu ciddiye almaz, o emek verir ancak karşılığında kimse onu görmez, görünmezdir o kadın. Bu görünmezlik içinde kültürel olarak kutsanan devlet tarafından üç ayda bir sana bana göre üç kuruş olan ancak ona hem maddi ancak daha da önemlisi varlığını önemsediği devlet tarafından hatırlanarak görünür olması çok değerli değil mi onun için. Bir de bir şey sormak istiyorum: Herhangi bir nedenle savaş çıksa kalıp savaşır mısın bu ülke için?’ O tereddütsüz ‘hayır’ dedi. Peki bu kadın savaşır mı? ‘Evet ama zaten benim gibi mesleği yok, yabancı dil bilmez, ondan dolayı savaşır’ dedi. Öyle ya da böyle kalıp, mücadele edecek bu kadın gibileri değil mi? O zaman bu vatanın gerçek sahibi de bunlar değil mi? Yanlış anlama bu cehaleti, eğitimsizliği, bu kadıncağızın mesleği, ekonomik özgürlüğü olmamasını, en önemlisi de görünür olmamasını doğallaştırmak ya da yüceltmek değil! Bu gerçeği/gerçeğimizi görme çabası ile anlamaya çalışmak çünkü ancak gerçeği görüp, anlayarak değiştirebilir, dönüştürebiliriz. Bu kadını görünmez yapan mevcut sistemimiz misali onu yok sayarak değil. Kaldı ki iktidar toplumunu tanıyor ancak onu sadece manipüle ediyor, senin mantığın ise gerçeği inkar ederek, hayal dünyasının teorik/gerçeğimize kör kabulleri ile bir toplum olmasını umuyorsun. Ummak ile gerçek dünya değişmez sadece hayal dünyasına sıkışmış birinin hayal dünyasında yaşaması ve bu hayal dünyanın da gerçekle bağ kurmak zorunda kaldığı noktada daha da yaralanarak içine çökmesi ve gerçekten uzaklaşması ile sonuçlanır.
Bu toprakların entelektüel birikimi hiç de az değil aslında ancak en büyük eksikliğimiz ‘NEDEN’ sorusunun gerçek hayatta yer almaması. Belki de eğitim sistemimizin ezbere, nasıla ya da soruya cevap vermeden ibaret olmasından kaynaklanıyor. Şeyhinin vaazı ya da A Haber’e maruz kalarak yaşayan ile sosyal medya, kuantumcu gurular, muhalif denen kanallara maruz kalan arasında yapısal olarak fark yok aslında!
Mozart’ı bilip, Neşet Ertaş’ı bilmeyen ancak en cahil savar ve de cahilin önde gideni güya ‘farklı dünyadan’ olan, ülkede kebapçı, baklavacı için kalan tıpkı (iktidar tarafından kullanılan bir araca dönüştürülüp işi bitince de atılan-üstelik de hapse-) ‘vatanı kadın memesine satan’ eski bir liberal filozofumuzun temenniden öte, hayal dünyasından öte ya da ne bağları var ülke gerçekliği ile!
Peki bu cürmü kadar yer yakan, gerçekliğin değişmesini histerik bir şekilde ve sadece temenni ile değiştirmeyi uman bu sözümona radikal büyük entelektüellerin bu yaptıkları neye yarıyor? Yapısal olarak aynı ancak karşı taraftaki kendi çaplarındaki kendileri ile aynı mekanizmalara sahip olan körlerin tepkisini almak değil mi? Alınca ne olacak? Kendi kalıplarındakiler arasında daha da öne çıkacaklar? Yani görünür olacaklar. İyi de az önce bahsettiğim kadıncağızın hakkı olan büyük ikramiye yerine amorti ile yetinmesi ile aynı değil mi bu? Üstelik onun başka imkanı yok. Yin Yang düşüncesi misali her şey toplamda sıfır eder. Yaşam+ölüm=0, Avuntu+gerçek=0. Bizim entelektüelimiz avunma ile yetinmeye devam ederse gerçek dünyadan ülke olarak kopuşumuz o kadar fazla olacaktır. Çünkü entelektüelin asli görevi gerçeği görmek ve sonrasında da onu değiştirmek için çabalamaktır. Buna cüret bile edemeyene entelektüel denmez. Dense dense hayal dünyasında yaşayıp gerçeği daha da kötü hale getiren iktidarın maşası denir!